TÜRKİYE'DE TURİZM VE LEZZET

Deniz, güneş, kum dediğimiz KLASİK TURİZM'de, doğa ve tarihi değerlerin sergilendiği kültür TURİZMİN'de, termal,  tıbbi operasyon ve kürleri içeren SAĞLIK TURİZMİN'de, yeni akım: Konser, fuar, toplantı, festival ve eğlence gibi AKTİVASYON TURİZMİN'de, tarım alanındaki, halkımıza katkı sağlamak amaçlı;  Eğitici ve geliştirici EKO TARIM TURİZMİN'de ve de bizatihi yeme-içme turizmi dediğimiz, çeşitli yöre ve ülkelere sadece yemek ve yeni lezzetler keşfetmek amaçlı seyahat'in olduğu GASTRO TURİZM'de "HER ŞEY, LEZZET İÇİN" diye özetleniyor ve o noktada birleşiyor.

 

Tabii ki bu konuda; Akdeniz ülkeleri çok şanslı, çünkü orada güneş var. Güneş, tüm canlılar için hayat demek.
O ülkelerde;  Meyvelerin sebzelerin en çok çeşidi, hayvansal ürünlerin en çok çeşidi, hububat ve bakliyat ın en çok çeşidi, un ve unlu mamuller'in en çok çeşidi, tatlılar şerbetler ve meyve özlü, alkollü ve alkolsüz içeceklerin en çok çeşidi olduğu gibi, bu ürünlerden yapılan yemeklerin de çeşidi oldukça fazla!
Bu cennet kıyıların en eski, en özel lezzeti ve lezzetlendiricisi ise: ZEYTİN ve ZEYTİNYAĞI.
Allah, bu cennet taamını, bu ülkelere bahşetmiş. 


Türkiye'nin tüm Ege ve Akdeniz çanağı ile Güneydoğu Anadolu'su, zeytin diyarı.
Mitolojik çağlardan beri, Anadolu zeytin ve zeytinyağının merkezi olmuş. Geçmişten gelen geleneksel yöntemlerle ve kurulan modern fabrikalarda, yağımızı çıkarıyor,  kullanıyor hatta dünyaya ihraç dahi edebiliyoruz.


Bu hafta gündeme getirdiğimiz, "EKO TARIM TURİZMİ" içinde, sadece tarlalarda karpuz, kavun, çilek ve ayçiçeği toplamak yok. Zeytin hasadı ve zeytinyağcılık da var, balcılık, mandıracılık, konservecilik, pekmezcilik lokumculuk ve daha pekçok özgün ve özel lezzetin kaynağını keşfetmek de var.
O lezzetlere el değmesi, en taze anında ağıza atılmasının verdiği hazzın, tanımı da var.
Bekleriz efendim, afiyet olsun.
Selam ve sevgilerimle.
@pakmanvasfi

BUYRUN LEZZET TURİZMİNE, BUYRUN ANADOLU'YA!

Ailecek yapılabilecek yepyeni bir Turizm modeli: EKO TARIM TURİZMİ

Her köşesi iklimiyle, ulaşım ağıyla bu modele uygun, Avrupa'ya yakın ve fiyat cazibesi sunan, tek ülke Türkiye. İklim şartlarının uygunluğunun yanı sıra; Gelişmiş hava, deniz ve karayolu ulaşım imkanları, konaklama, alışveriş merkezleri ve döviz kurları ile Avrupalı turistlerin, zaten gözbebeği olan ülkemiz:
Bereketli tarlaları, üzüm bağları, meyve bahçeleri, zeytinlikleri, meraları, yaylaları ile olduğu kadar denizleri, gölleri, nehirleri ile de tarımsal ve hayvansal gıda üretiminde, dünya liderleri arasında.
Bu gerçeği, Türk girişimcilerinin geliştirdiği "Gıda Sanayi" ve "Gıda Lojistiği" sayesinde, Gıda ürünleri ihracatında da görmekteyiz.
Bu yılın ilk yarısında ki tarım ürünleri ihracatında: 13,5 milyar $ ile rekor kıran Türkiye, deniz mahsülleri ve balık ihracatında ise; Avrupa'da birinci. Öyle ki, Alman tüketiciler marketlerde, balıklarımızı Türkçe adı ile "Çipura" ve "Levrek" diyerek talep ediyor.
Mademki, bu konuya ANADOLU'dan girdik. 01 ADANA'dan başlayalım.
Adana, Akdeniz çanağının her yönüyle en büyük şehri, bu çanak'taki Mersin, Osmaniye ve Hatay'ı da içine alan, ÇUKUROVA Coğrafi Bölgesi, zaten doğasıyla, tarihiyle ve zengin çeşitler sunan LEZZETLERİYLE dopdolu.

Adana; Meyvesiyle sebzesiyle, balıyla balığıyla, bağlarıyla bahçeleriyle, meralarıyla yaylalarıyla, tarımın ve hayvancılığın her yönüne cevap vermektedir.
Öncelikle, Adana'nın bu özelliklerinin yanı sıra; Sanayi alanındaki gelişimini, ihracat boyutunu da göz önünde tutmak gerekir. 
Adana; İşlenmiş Deniz Ürünlerinden, Et ve Süt ürünlerine, muhteşem yemek çeşitlerine kadar sundugu GASTRONOMIK  cazibesine ilaveten, genç Roma döneminden kalan tarihi değerlerinden, endemik kum zambaklarının yaşadığı uçsuz plajlarına, doğal güzellikler ile birlikte sunduğu konaklama ve eğlence potansiyelini içeren TURİSTİK cazibeye de sahip bir kent.
Gelelim şimdi, "EKO TARIM TURİZMİ" mevzuuna.
Bu olayı aklıma getiren, Adana'nın Yumurtalık, eski ZEYTİNBELI Belediye Başkanı  Kenan Deniz'in "Geçici veya sürekli tarım işçisi bulamama" konusundaki şikayetleri oldu.
Sohbetimizde, bana  "Karpuzlarımız, marullarımız vaktinde toplanamıyor, tarlalarda telef olup, güneşin altında çürüyor. Meyvelerimiz ağaçlarda kalıyor, yerlerde ezilip ziyan oluyor" demişti.
Araştırmalarımda, gördüm ki birçok yerde durum aynı. 
Yaklaşık 45-50 senelik gazetecilik yaşamımda, genellikle konularım: İnşaat, Turizm ve Gıda& Gastronomi sektörleriyle ilgili olmuştur.
Uzun yıllar, Avrupa'da bu sektörlere ait fuarları gezdim, toplantılara ve yarışmalara İzleyici olarak katıldım.  Birçok yeniliği, oralarda duyup ülkeme taşıdım ve insanlarımızı yazılarım, konferanslarım radyo ve TV programlarımla, bilgilendirmeye ve yönlendirmeye çalıştım. Birçoğunun uygulandığını görerek iftihar ettim.

Şimdi sıra: "EKO TARIM TURİZMİNİ" ülkemize tanıtmakta.
Öncelikle yurt içinde, ailelerimiz arasında bu olaya katılma arzusu yaratmak, sonra da Avrupalı Türkler ve onların ilişki içinde olduğu yabancı ailelere tanıtmak.
Bu Turizm türü, İtalya başta olmak üzere, İspanya ve diğer Akdeniz ülkelerinde zaten yıllardır var. (Almanya'nın içinde çilek ve kuşkonmaz toplamak için, aileler ve komşularının, çıktıkları kısa ve uzun gezilerine şahit oldum.
Ancak, Akdeniz ülkelerindeki durum farklı, onlar kendi vatandaşlarının ailece yaptıkları EKO TARIM TURİZMİNİ aşmışlar ve olayı uluslararası boyutlara ulaştırmışlar.
Sistem bizde nasıl uygulanacak?
Bu turizmde;  Abartılmış konaklama fiyatları yok, bu turizmde özel kıyafetler ve donanım şartı yok. Tarlaları bağları bahçeleri olan kişiler ve köylerin, ilçelerin, illerin yöneticileri:
Geçici veya süreli işçi sıkıntısı olan çiftçilere, bostancılara, yetiştiricilere  duyuruyorlar. Şehirlerde yaşayan, toprağa ayağı değmemiş, tarladan veya daldan bir ürünü koparıp ağzına atmamış ve bunun özlemini çeken insanları davet ediyorlar.

Evlerinde, köylerinde veya pansiyonlarda, yazın öğrenci yurtlarında ve resmi misafirhanelerde cüzi bir bedelle onları ağlıyorlar.
Gelen aileler de,  çocuklarıyla birlikte neşe içinde yaptıkları hasatı maddi olarak değerlendirebiliyorlar.
Bu ailelerin kazancı ise olağanüstü bir deneyim yaşamaları, yeni lezzetler ve insanlar tanımaları olurken, çevre esnafı da onlarla yaptığı ticaretten kazanıyorlar.
Bu "EKO TARIM TURİZMİ" modeli kaybedenin olmadığı, herkesin bir şeyler yaparak bir şeyler kazandığı, bir KÜLTÜR ve LEZZET HAREKETİ oluyor.
Avrupa ülkelerinde, sadece bu tarz gezileri organize eden, acentalar ve internet siteleri de mevcut. Gezilere isteyen, kendi aracı ile isteyen vapur, otobüs, tren ve uçak gibi araçlarla münferit veya acenta organizasyonu ile de katılabiliyor.
Bu tarımsal alanlara yapılan gezilere katılmak için, illaki 2-3  çocuklu aile olmak da gerekmiyor, gençler ve yaşlılarda çift veya tek olarak katılabiliyorlar.
Üstelik sadece ücretli bir eleman gibi değil, rahat çalışabiliyor, çevrede geziyor, denize giriyor, eğleniyor, bulunduğu yörenin doğal ve tarihi değerlerini tanıyabiliyorlar. Bizden söylemesi, geliştirilebilir, sosyal medya üzerinden, ilgililere ulaşılabilir.
"Haydi hayırlısı" diyelim.

 

BAY BREAD, STREET PARTY Turizmci ve Lezzetseverleri buluşturdu. 

Bay Bread'ın, muhteşem  "YAZA MERHABA TADIM ŞENLİĞİ" 6 Mayıs sabahı, Sultanahmet Şubesi ve Merkez Fırını'nın olduğu sokakta  yapıldı.
Mekanın sahibesi, LEZZETHAN Emine Gül Yılmaz'ın, bizzat hazırladığı nefis lezzetler, ekmek çeşitleri, kurabiye ve pastalar katılımcı konukları fethetti. 
Topkapı Üniversitesi Şişli Kampüs Direktörü LEZZETHAN Dr.Ali Osman Taşlıca, İstanbul Mutfağı Uzmanı LEZZETHAN Meri Simyonidis'in de hazır bulunduğu etkinliğe; İTTİFAK Gazetemiz imtiyaz sahibi Recep İncecik, Gn. Yay. Koord. Hayrettin Turan, Toya Makine Y.K.Bşk. ve Bay Bread mağazalar zinciri kurucusu Serdar Yalçınkaya ile çok sayıda hotel, restaurant sahip ve işletmecileri ile basın mensubu da katıldı.

 

Kaynak: Vasfi Pakman